Tüm hikâye aslında Yezit denen katilin ve Emevilerin işlediği günahların üstünü örtme gayretinden ibaret.
Neymiş efendim, Allah, Hz. Âdem’in tövbesini Aşura günü kabul etmiş. Hiçbir bilimsel ve İslami temeli olmayan bu yalanı uydurmak da az maharet değil. Adamlar gün veriyorlar, sanki Allah Hazreti Âdem’i affederken onlar da oradaydı.
Neymiş efendim, Hazreti Nuh’un gemisi Cudi Dağı’na Aşura günü oturmuş. Gören de zanneder ki, bu yobazlar Hazreti Nuh’un gemisinde kaptandı da, geminin günlüğünü tutuyorlardı.
Neymiş efendim, Hazreti Musa Aşura günü Kızıldeniz’i yarmış ve Firavun ’un ordusu sulara gömülmüş. Bu yalanı söyleyenler ya Musa Aleyhisselamın kavmi ile yürüyorlardı, ya da Firavun ‘un ordusunda askerdiler o kadar emin konuşuyorlar.
Neymiş efendim, Yunus Aleyhisselam, Aşura günü balığın karnından kurtulmuş. Tabii bunu söyleyen arkadaşlar o esnada okyanusta su altı çekimi yapıyorlardı, bu olayı da dakikası dakikasına not ettiler.
Neymiş efendim, Yusuf Aleyhisselam, kardeşlerinin attığı kuyudan Aşura günü kurtarılmış. Bak bak sen, görende bu arkadaşlar, Yusuf aleyhisselamı kurtaran kervanda yolculuk yapıyorlar zanneder. Hatta Hazreti Yusuf çıksın diye kuyuya ipi bunlar uzatmış bile olabilir.
Neymiş efendim, Hazreti İsmail, Aşura günü doğmuş muş. Daha dün denilecek kadar kısa bir zaman önce, insanlar birkaç yaşına gelene kadar nüfusa kaydedilmiyorlardı, bu arkadaşlar, Hazreti İsmail’in doğduğu günü bile biliyorlar.
Neymiş efendim, Hazreti Eyüp, hastalık illetinden Aşura günü kurtulmuş. Hazreti Eyüp’ün yattığı bir hastane vardı, bu üfürükçüler herhalde onun hasta taburcu defterlerini okudular.
Neymiş efendim, Hazreti Yakup’un gözleri Aşura günü açılmış ve görmeye başlamış. Galiba bu arkadaşlar Hazreti Yakup’u Dünya Göz Hastanesinde yatan bir hasta ile karıştırıyorlar.
Neymiş efendim, Hazreti Davud’un tövbesi Aşura günü kabul edilmiş. Allah Allah, demek ki o zamanlar tövbeler biri ölünce silinmiyormuş. Allah’ın Hz. Davud’un tövbesinin kabulünü hangi iletişim kanalı ile belirlemişler ona ben de bir izah bulamadım.
Bu ve bunun gibi yüzlerce uyduruk, aslı astarı olmayan efsaneler türettiler. Bu yalanları din diye utanmadan her Aşura günü insanlara cami kürsülerinden bangır bangır anlattılar.
Aşura günü gerçekleştiği söylenen bu uydurmaların hiçbirinin İslam inancında bir temeli yoktur ve hepsi bir tek gerçeğin üstünü örtmek için Emeviler tarafından uydurulmuştur.
Aşura günü yaşanan tek bir gerçek vardır o da Hazreti Peygamberin torunu Hazreti İmam Hüseyin’in (A.S.) Kerbela’da alçak ve katil Yezit tarafından öldürtüldüğü.
Bu aslı astarı olmayan masalları anlatan koca sarıklı hocalar Hazreti Hüseyin’in başının kesildiğini, annesinin kucağından alınan çocuklarının bile öldürüldüğünü anlatmazlar. Susuzluktan ciğerleri yanmış olan Peygamber çocuklarına su getirmeye çalışan Hazreti Abbas’ın, sırf onlara su vermek istedi diye her iki kolunun dirseklerine kadar kesildiğini anlatmazlar.
Ama utanmadan yalan konuşurlar.
Aşura günü gerçekleştiği söylenen bu yalanların hepsi Kerbela’da yaşanan zulmün üstünü örtmek için uydurulmuştur.
Ondan sonra uydurmaya devam ederler. Nuh’un gemisinde kalan son tahıllar karıştırılarak Aşura tatlısı yapılmış derler ve Hazreti Muhammed’in çocuklarının doğrandığı bir günde sanki düğün varmış gibi insanlar birbirlerine tatlı dağıtır.
Ben Aşura tatlısı sevmem, velev ki sevsem bile Peygamber çocuklarının zulmedilerek öldürüldüğü böylesi bir günde sanki düğün varmış gibi ne tatlı dağıtırım, ne verilen tatlıyı alırım ne de ağzıma bir lokma koyarım.
Bu coğrafyada siyaset öyle alçak, öyle kansız, öyle iğrenç bir şeydir ki, insanlar mezhebimiz yani bugün ki anlamda partimiz zarar görür diye böylesine büyük bir katliamı bile görmezden gelebiliyorlar. Bir eli yağda, bir eli balda kendi şeyhleri ölünce günlerce matem tutup yemeden içmeden kesilenler, Hazreti Peygamberin gözbebeklerinin doğrandığı ve Peygamber ailesinin pak kadınlarının aşağılandığı böylesi bir günde utanmadan birbirlerine tatlı gönderebiliyorlar.
Yezit’in denen alçağın emri ile Şimr denen katil, Hazreti Hüseyin’in göğsüne oturdu ve başını koyun keser gibi kesti ve buna bile süslü püslü kelimeler ile mazeretler ürettiler. Niye partimiz-mezhebimiz zarar görmesin.
Allah adaleti ve adil olanları sever ama bu coğrafyada insanlar kendi partilerinden ve mezheplerinden olanları severler.
Bazı Şii Müslümanların aşırılıklarını kimse gözüme sokmaya çalışarak kendini temize çıkartmaya çalışmasın.
Kendi çocuğuna bir tokat atılsa dünyayı yakacak adamlar, Peygamberimizin çocuklarının dilim dilim doğrandığını görmezden gelebiliyorlar.
İçim dolu, yazmak istediklerim çok.
Bana kimse Aşura falan göndermesin, biz cenaze de tatlı yemiyoruz.
Allah Yezit’i ve tüm zamanların Yezitlerini kahreylesin.
Hazreti İmam Hüseyin ve Ehlibeyt’in tüm mazlum şehitlerine Allah cennetin en güzel makamlarını nasip etsin.
Lanet olsun Yezit’e.