Cevap: Yoktur demek doğru değildir aslında; ama elbette mesela Ehlisünnet’teki kadar olmadığını söylüyorsanız bu doğrudur. Çünkü Resulullah ümmetin müşterek değeridir ve onunla herkes ilgileniyor. Esasen buna gerek bile kalmıyor. Ehlibeyt dostlarının Ehlibeyt’i bu kadar gündeme getirmelerindeki asıl sebep, onlara karşı bir kısım Müslümanlar tarafından uygulanan boykot ve uğradıkları tecrid ve mağduriyettir. Amaç bir nebze olsun bu mağduriyeti gidermeye çalışmaktır.
Diğer bir husus Hz. Hüseyin ve Hz. Hüseyin’inle ilgili konu ve şahısların ön plana çıkarılışıdır.
Evet, Ehlibeyt mektebinde Hz. Hüseyin ve Kerbela şehitlerinin hatıratını zinde tutmaya verilen önem kadar hiçbir şeye önem verilmemiştir. Bunu biz bizzat Resulullah’ın ilim ve irfanının varisleri olan ve ümmete emanet olarak bırakılıp, kendilerine sarıldığımız takdirde dalaletten korunacağımıza dair garanti verilen Ehlibeyt İmalarından öğrenmişizdir. Onlar hem kendileri buna önem vermiş, hem de taraftarlarını buna teşvik etmişlerdir. Bu Hz. Hüseyin’in herkesten üstün olduğundan dolayı değildir; onun özel konumundan dolayıdır. Örneğin Hz. Ali makam ve mertebede Hz. Hüseyin’den üstün olmasına rağmen, onun bile şehadet yıl dönümünde Hz. Hüseyin’e verilen önem verilmemiştir. Bunun sebebi Hz. Hüseyin’in emsali tarihte görülmemiş bir zulüm ve gaddarlığa, hem de din adına ve hilafet sancağı alında uğramış olması ve Hz. Hüseyin’in yok olmaya yüz tutan İslam’ın ihyası için gösterdiği emsalsiz fedakârlığıdır ki bu İlahi ve şanlı kıyamın zinde tutulması, zalimlere ve İslam düşmanlarına karşı mücadele ve fedakârlık ruhunu coşturma ve Hüseyni kıyamın mesajlarını insanlara ve nesillere ulaştırmadaki eşsiz bir rolünden dolayıdır ki Ehlibeyt taraftarlarının tarihte zalimlere karşı verdiği mücadeleden az buçuk haberdar olan her münsif insan Kerbela kıyamının bundaki hayati rolünü asla inkar edemez.
Fakat şunu kendinize veya ilgili taraflara sormanız gerekir: Neden Ehlisünnet’in arasında Ehlibeyt takriben yok gibi, gündemden tamamen çıkarılmış gibi. Biz Resulullah ile kıyaslamıyoruz, hatta ilk üç halifeye, özellikle 1. ve 2. halifeye nazaran Ehlisünnet’in ister kitapları, ister hutbe ve minberleri, sohbet ve vaazlarında Ehlibeyt’in gündeme getirilişi kıyasa kabil mi? Hükmü sizin kendi vicdanınıza bırakıyoruz.
Soru: Yukarıdaki sorulara sizlerin cevabı benim için pek mukaddestir, ancak ben sözümü bir kaç yorumla bitireyim. Sözün hülasası Ehlibeyt inancınızdan dolayı sizleri takdir ediyorum. Ehlibeyt şimdiye kadar çok büyük sıkıntılara gark olmuştur. Yanılmıyorsam Hz. Zeynelabidin bu çekilen ezalar için ümmete ders niteliğinde bir söz söylemiş ve biz Ehlibeyt’in çektiği sıkıntılardan bu ümmet ders almalı başına bir musibet geldiğinde bizi hatırlayıp sabretmeli demiştir. Ancak bu büyük sevginiz yüzünden bazı şeyler bence biraz abartıya kaçmış. Mesela Aşura günü bazı kişilerin başlarına kama vurması vücutlarını zincirle dövmesi gibi matem tutmak ayrı bir şeydir ama bu vücuda zarar vermekten başka bir şey değildir. Aşura günü birçok Şii kardeşimiz çalışmazlar, bunu haram bilirler. Bu çok yanlış bir düşünce. Hz Hüseyin Efendimizin ruhuna okunacak dualar ve dökülen gözyaşları ayrı ama o gün Allah’ın verdiği rızkı aramak ve evini geçindirmek ayrı. Bu çeşit bir görüş bence dinimizin çalışmayı emreden görüşlerine aykırıdır. Hz Allah bizim bedenimize sahip çıkmamızı isterken ona zarar vermek ne kadar hoş bir şey? Takdir sizin. İmamların makamı pek yücedir dinimizde, ama sizlerin anladığı tarzda değil. Allah hiçbirimizi Sırat-ı Müstakim’den ayırmasın. Selametle kalınız kardeşim.
Cevap: Yorumlarınızda bahsettiğiniz bazı hususların cevabı zaten sorduğunuz sorulara verdiğimiz cevaplarda mevcuttur.
Hz. Hüseyin’e matem ve yas tutmakla alakalı bölüme önceki açıklamalarımıza ilaveten birkaç ilave daha yapmamız uygun olur:
Değerli kardeş, meselenin bir aslı ve meşruiyeti vardır bir de keyfiyeti. Aslı konusunda Kur’an’dan birçok delil zikredilebilir. Örneğin şu ayeti Kerime: “Bu böyledir; kim Allah’ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz o kalplerin takvasındandır.” (Hac, 32)
Sahip olduğu her şeyi Allah yolunda kurban veren İmam Hüseyin’i ve kıyamını yüceltmek, en bariz İlahi şiarlardandır; onun hatırasını zinde tutmak Allah’ın şiarını yüceltmektir.
İlla da buna özel delil getirmeğe gerek yoktur.
Sünnetten delili, şudur ki Resul-i Kibriya (s.a.a) kendisi olaylar daha vuku bulmadan Hz Cebrail’in haber vermesiyle defaaten Hz. Hüseyin’e ve başına geleceklere ağlamış ve ashabını, Ehlibeytini ağlatmıştır. Biz de bu Nebevi sünnete uyuyoruz. Kaldı ki Resulullah’ın sünnetine herkesten daha çok vakıf olan Ehlibeyt İmamları, hem kendileri İmam Hüseyin’e matem merasimleri düzenlemiş ve ağlamışlardır, hem de taraftarlarını buna teşvik etmişlerdir. Bu konuda onlarca belge vardır kaynaklarımızda.
Meselenin keyfiyetine gelince, bu her yöre ve millette farklı şekillerde tezahür etmiştir. İçinde bazen aykırı ve yanlış şeyler de görülebilir. Nasıl ki her milletin içinde birçok konuda İslami kurallara uymayan uygulamalar bulunmaktadır. Bu yanlışlar yanlışı yapanlara mal edilir, bir mektep ve mezhebin tümüne değil. Örneğin Ehli Sünnette Rıfai tarikatına bağlı kimselerin merasimlerinde kendilerini şişlemeleri gibi, çeşitli çalgı aletlerini kullanıp, hareketli müzikler eşliğinde dans eder gibi güya zikir çeken bazı tarikatçılar gibi…
Dolayısıyla sizin bahsettiğiniz şeyler münferit olaylardır ve bir takım cahillerin aittir, mezhebe mal edilemez. Ehlibeyt mektebinin büyük fakih ve müctehidleri bunları şiddetle yasaklamış ve haram olduğuna fetva vermişlerdir.
Aşura günü çalışmama konusuna gelince, bunun iki sebebi vardır:
Birincisi o gün öyle büyük bir musibet vuku bulmuş ki bunun idrakinde olan bir kimsenin o musibetle ilgilenme ve musibet görmüş birisi gibi davranmamasını her Ehlibeyt dostu musibet ve matem sahibi Resulullah ve onun Ehlibeyti’ne bunu saygısızlık olarak addeder ve esasen bu ruh halini taşıyan bir kimsenin çalışması mümkün bile olmaz. Tıpkı çok sevdiği ve önemsediği birisini (örneğin babasını, anasını, eşini veya evladını) kaybeden birisi gibi…
İkincisi Ümeyye oğulları o korkunç cinayeti işleyip Peygamber evlatlarını en vahşi şekilde katlettikten sonra bu cinayetlerini ört bas etmek için türlü oyunlara başvurdular ki onlardan birisi de Aşura gününü bir musibet ve yas günü olmaktan çıkarıp bir şenlik ve bayram havasına büründürmekti. Bunun için de nice hadisler uydurmayı ihmal etmediler. Tarihin en önemli güzel olaylarının Aşura günü vuku bulduğu yalanından tutun, o günde eve rızık toplayıp biriktirmenin nice bereketlere vesile olduğu iftirasına kadar. Ehlibeyt İmamları bu şeytani planları bozmak için o günün musibet ve matem günü olduğunu ön palanda tutarak Ümeyye oğullarını rüsva etmeye ve örtmeye çalıştıkları cinayeti deşifre etmeye çalışmışlardır.